Türkiye yenilikçi ilaca erişimde sondan ikinci

Türkiye yenilikçi ilaca erişimde sondan ikinci
Yayınlama: 02.11.2025
0
A+
A-

Türk Hematoloji Derneği’nin 58.yılında 51. Ulusal Hematoloji Kongresi Antalya’da düzenlendi.

Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhlis Cem Ar kongre sonrası düzenlenen basın toplantısında Kronik Miyeloid Lösemi (KML) üzerine hasta ve hekimlerle yapılan anketin bulgularını paylaştı. Temmuz-Aralık 2024 tarihleri arasında, 129 hematolog ve 120 KML hastasının katılımıyla yürütülen ankette, Tedaviye başlarken, hastaların en çok hastalığın gidişatı, günlük yaşamlarına etkisi ve tedavi süreci hakkında bilgi almak istediği, hekimlerin ise tedavinin güvenliği ve hastaların düzenli takibinin önemi üzerinde durduğu; hastaların tedaviyi uyumsuzluğunun en sık sebebinin “ilacı almayı unutmak” olduğu ve uluslararası kılavuzlara uyulsa da muayene süresinin beklenenden kısa olduğu bulgularına ulaşıldı.

“GEÇİŞ PROGRAMLARI GELİŞTİRİLMELİ”

Türk Hematoloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Şule Ünal Cangül ise, çocukluk çağı hematolojik hastalıklarında, hastanın erişkinliğe geçtiği dönemin planlanması ve bu süreçte yaşanan zorluklara değindi. Prof. Dr. Cangül, “genç bireylerin Çocuk Hematolojisi kliniklerinden, Erişkin Hematoloji kliniklerine geçişlerinin yapılandırılması ülkemiz için önem taşımaktadır” ifadelerini kullanırken; “Bugün pek çok kalıtsal kan hastalığına sahip birey 18 yaşını geçmesine rağmen Çocuk Hematoloji Klinikleri’nde izlenmektedir. Geçiş bir gecede yapılabilecek bir işlem değildir ve zamana yayılarak hastanın bu geçiş sırasında bilgilerinin ve öyküsünün aynen devri, psikososyal olarak bu sürece hazırlanması, erişkin kliniğin hastayla tanışması, hastanın artık erişkin olarak hastalığının sorumluluğunu üstlenmesi gibi bileşenleri olan bir süreçtir” dedi.

“DEMİR EKSİKLİĞİ TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA BİR HALK SAĞLIĞI SORUNUDUR”

Prof. Dr. Cangül ayrıca şunları kaydetti:

“Bu nedenle, ülke çapında standartları belirlenmiş, çok disiplinli ve hasta merkezli “Geçiş Programları”nın geliştirilmesi kaçınılmazdır. Hastaların iş, doğurganlık, gebelik, aile planlaması gibi süreçlerinde tedavi planlamasının merkezinde çocuk hematoloji hekimleri ile devam etmek zorunda kalması bir yana; hastalar yatış gerektiren durumlarla karşılaştığında çocuk hastanelerine yatışları yapılamamakta ve erişkin hematoloji merkezlerinden bu aşamada destek istenmek zorunda kalınmaktadır. Kalıtsal kan hastalıkları olan hastaların takibi konusunda henüz daha az tecrübeye sahip erişkin hematoloji hekimlerinin, buna ek olarak bir anda ek bir hasta yükünün pediatrik hematolojiden devralınması ile lojistik, personel vs gibi sorunlarla karşılaşacağı da aşikardır”

Toplumda yaygın olarak görülen demir eksikliği anemisine ilişkin de konuşan Prof. Dr. Cangül, “Demir eksikliği, Türkiye’de ve dünyada bir halk sağlığı sorunudur” ifadelerini kullanırken; “Demir dünyada ve ülkemizde çocuklarda en sık görülen besinsel eksikliktir. DSÖ, verilerine göre dünya nüfusunun %24.8’inde anemi vardır. Anemik olguların yarısında altta yatan neden demir eksikliğidir. Ülkemizde ve dünyada demir eksikliği, özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar arasında daha sık görülmektedir” dedi.

“DEMİR EKSİKLİĞİ NASIL ÖNLENİR?”

Prof. Dr. Cangül demir eksikliğine ilişkin önerilerini ve korunma yollarını ise şöyle sıraladı:

“Ülkemizde doğurganlık çağındaki kadınlar arasında %30’un üzerine cıkan oranlarda demir eksikliği görülmektedir, bu durum özellikle gebelikte artan demir ihtiyacıyla daha da önem kazanır ve %40’lara kadar yükselen oranlarda gebelikte demir eksikliği görülebilmektedir. Yaşlı popülasyonda ise, beslenme yetersizlikleri ve altta yatabilecek kronik hastalıklar nedeniyle demir eksikliği oranı artmaktadır.

Demir eksikliğinin klinik belirtileri arasında yorgunluk, solukluk, çabuk yorulma, ve çarpıntı sayılabilir. Çocuklarda ağız köşelerinde yaralar, ağlarkken nefessiz kalma (katılma) durumları görülebilir. Çocuklarda, gelişim geriliği ve bilişsel fonksiyonlarda gerileme de önemli belirtiler arasındadır. Demir eksikliği okul başarsında düşme ya da iş performasında azalmaya neden olabilir. Ayrıca demir eksikliği olan bireylerde hafif orta şiddette enfeksiyonların daha sık görüldüğü bildirilmiştir. Tanı için, tam kan sayımı ile birlikte hekimler kanda demir düzeylerini ve depo demiri gösteren serum ferritin değerlerini görmek isteyebilir.

Beslenmenin düzenlenmesi demir eksikliğinin önlenmesinde önemlidir. İlk 1 yaşta bebeklere inek sütü verilmesi önerilmez, ilk 6 ayda sadece anne sütü almaları ve anne sütüne 2 yaşına kadar devam edilmesi demir eksikliğinin önlenmesinde de önemlidir.

Demirden zengin besinler arasında kırmızı et, kurubaklagiller, kümes hayvanları, balık, kuru üzüm, koyu yeşil  yapraklı sebzeler sayılabilir.

Türkiye’de “Demir Gibi Türkiye” projesi, Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılmış ve çocuklara demir desteği sağlanarak demir eksikliği prevalansının azaltılması hedeflenmiştir. Bunun dışında gebelere de demir desteği verilerek demir eksikliğinin  önlenmesi amaçlanmaktadır. Demir eksikliği olan bir gebe kadının, bebeklik döneminde bebeğinin demir eksikliği geliştirme riski, ayrıca erken doğum, düşük doğum ağırlığı olan bebek sahibi olma riskleri artmaktadır. Gebede demir eksikliğini önlemek, doğum ve bebekteki bu riskleri de önleyebilir.

Demir eksikliği gelişmesi durumunda hekimin önerisine göre ağızdan ya da damariçi / kas içi olarak demir tedavileri kullanılabilmektedir. Demir eksikliği tanısı alan hastada hekimler altta yatan nedene yönelik hastanın yaşını ve ek yakınmalarını da gözönüne alarak sorgulama yapmaktadır. Buna göre demir eksiliği geliştiren daha ileri yaştaki hastalarda demir eksikliğinin nedenini saptamak için hekim hastada mide-barsak kaynaklı kayıpları araştırmak isteyebilir.

Erken tanı, uygun tedavi ve etkili toplum sağlığı programları ile demir eksikliği sıklığının azaltılması mümkündür.”

YENİLİKÇİ İLAÇLARA VE KANSER İLAÇLARINA ERİŞİMDE YAŞANAN SORUNLAR

Türk Hematoloji Derneği Araştırma Sekreteri Prof. Dr. Selami Koçak Toprak ise akıllı ilaçların ve kişiselleştirilmiş tedavilerin umutları artırdığını belirterek, CAR T-hücre tedavisinin devrimsel bir başarı olduğunu söyledi.

Hematolojide ilaca erişim sorunlarına da dikkat çeken Prof. Dr. Toprak, “Geçtiğimiz yıl tüm dünya ilaç pazarı yaklaşık 1,5 trilyon doların üzerinde bir satış hacmine ulaşmıştır. ABD tek başına küresel ilaç pazarının neredeyse %45’ini oluştururken, ülkemiz 10,3 milyar dolar büyüklükle 19. sırada yer almıştır. Akıllı ilaçların da dahil olduğu biyoteknolojik ilaç pazar hacmi ABD’de 300 milyar dolardan fazlayken, ülkemizde ise bu pazarın hacmi sadece 1,6 milyar dolardır” ifadelerini kullandı.

“Amerikan Hematoloji Derneği’nin 2024 verilerine göre, özellikle hematolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar için ABD’deki kıtlıklar tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Toprak, Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerin erişim oranlarını şu sözlerle paylaştı:

“2019-2022 yılları arasında Avrupa İlaç Ajansı (EMA)’ndan ruhsat alan 167 yenilikçi tedavi ilacı bulunmaktadır. Bunlar için çeşitli ülkelerdeki erişim oranları irdelendiğinde Almanya %88 erişim oranı ile ilk sırada yer alırken onu İtalya, Avusturya ve İsviçre takip etmiştir. İncelenen 40’a yakın ülke arasında Türkiye yenilikçi ilaca erişimde %6 oranla sondan ikinci ülke olmuştur.

2024 yılı itibariyle, tüm kanser ilaçlarına erişebilirlik oranı Almanya’da %96, İsviçre’de %65 ve tüm Avrupa ortalaması da %52 iken, ülkemizde bu oran ancak %10’ların altında olarak saptanmıştır.

Türkiye’de hematolojik kanser hastalarının ilaçlara erişimindeki en önemli engeller, geri ödeme süreçleri ve tedarik zinciri aksaklıklarıdır. Yüksek etkili, yeni nesil akıllı ilaçların ve immünoterapilerin bazıları, geri ödeme sisteminin listesine ya hiç dahil olmamakta ya da çok kısıtlı endikasyonlar ile alınmaktadır”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.