Tarihin en büyük teknolojik atılımlarından biri olan insanlı uçuşun kimin başlattığı hala tartışılıyor. “Uçağı kim icat etti?” sorusunun cevabı, sandığımızdan çok daha karmaşık.
Modern havacılığın temelleri 20. yüzyılın başlarında atılmış gibi görünse de, bu yolculuk yüzyıllar öncesine uzanıyor. Uçmak, sadece fiziksel değil; aynı zamanda sembolik, kültürel ve bilimsel bir devrimdi.
Leonardo da Vinci: Geleceğin havacılığına ilham kaynağı oldu
Uçuş fikrine ilk ciddi bilimsel temelleri atan kişi, İtalyan dahi Leonardo da Vinci’ydi. 15. yüzyılda yaşayan Da Vinci, kuşların aerodinamik yapısını inceleyerek çeşitli uçan makine tasarımları çizdi. “Ornithopter” adını verdiği kanatlı araçlar ve helikopter benzeri tasarımları, geleceğin havacılığına ilham verdi.
Ancak Da Vinci’nin çizimleri asla hayata geçirilmedi. Motor teknolojisi yetersiz olduğu için fikirleri sadece kâğıt üzerinde kaldı. Yine de, insanın uçabileceğine dair ilk bilimsel kanıtı o sundu. Uçmayı hayal olmaktan çıkaran ilk büyük adımı o attı.
Hezârfen Ahmed Çelebi: Gerçek mi Efsane mi?
Osmanlı’da uçmak isteyen bir diğer isim ise, 17. yüzyılda İstanbul’da yaşamış olan Hezârfen Ahmed Çelebi’ydi. Evliya Çelebi’nin “Seyahatnâme”sinde anlatıldığına göre, Hezârfen, kendi tasarımı kartal benzeri kanatlarla Galata Kulesi’nden atlayarak Üsküdar’a kadar uçmayı başardı.
Evliya Çelebi bu olayı, “rüzgârlı bir havada, 3000 zira mesafeyi uçarak geçti” diye anlatıyor. Bu başarı karşısında dönemin padişahı IV. Murad önce onu ödüllendirdi, ancak daha sonra “fazla zeki olduğu” gerekçesiyle Cezayir’e sürgün etti.
Ancak Hezârfen’in uçuşu tarihçiler arasında hala tartışılıyor. Çünkü bu olay sadece Evliya Çelebi tarafından anlatılmış ve hiçbir çağdaş Osmanlı belgesinde geçmiyor. Galata’dan Üsküdar’a olan mesafenin o dönemki koşullarda uçulabilir olup olmadığı da bilimsel olarak kesin değil.
Wright Kardeşler: Motorlu ve kontrollü insanlı uçuş
Uçuşun “modern” anlamda başlangıcı genellikle Wright Kardeşler ile başlatılır. Amerikalı mucit kardeşler Orville ve Wilbur Wright, uzun yıllar süren çalışmalarının sonucunda, 17 Aralık 1903’te Kuzey Carolina’da “Flyer” adlı uçakla tarihin ilk motorlu ve kontrollü insanlı uçuşunu gerçekleştirdiklerini açıkladılar.
Bu uçuş sadece 12 saniye sürdü ve yaklaşık 36 metre kat etti. Ancak dikkat çekici bir nokta var: Uçak doğrudan yerden kalkmadı; bir ray ve mancınık sistemiyle fırlatıldı. Ayrıca uçuşu sadece beş kişi izlemişti. Wright Kardeşler, patent almak ve teknolojilerini korumak için bu başarılarını uzun yıllar gizli tuttu.
Dünyanın bu uçuşlardan haberdar olması ancak 1908 yılında Avrupa’da düzenledikleri halka açık uçuşlarla mümkün oldu.
Belgelenmiş İlk Uçuş: Santos-Dumont
Bu gizlilik ortamında ortaya çıkan bir diğer güçlü aday ise Brezilyalı mucit Alberto Santos-Dumont’tu. 1906 yılında Paris’teki Bagatelle Parkı’nda, “14-bis” adlı uçağıyla, kendi motor gücüyle ve herhangi bir dış yardıma ihtiyaç duymadan yerden havalandı. Uçuş yaklaşık 220 metre sürdü ve yüzlerce kişi tarafından canlı izlendi, resmi kurumlarca da belgelendi ve onaylandı.
Santos-Dumont sadece uçağı havalandırmakla kalmadı; daha sonra tasarladığı Demoiselle modeli, dünyanın ilk seri üretim uçağı oldu.
Bu nedenle özellikle Brezilya ve Fransa, Wright Kardeşler’i değil Santos-Dumont’u uçağın gerçek mucidi olarak kabul eder. Uçuşun ilkleri konusunda başka isimler de zaman zaman gündeme gelir:
Gustav Weißkopf (Almanya/ABD): 1901’de Connecticut’ta motorlu uçuş yaptığı iddia edilir. Ancak görsel veya resmi belge eksikliği nedeniyle bu iddia kesinleşmemiştir.
Richard Pearse (Yeni Zelanda): 1903’te motorlu bir aracı kısa süre havalandırdığına dair rivayetler vardır. Ancak yeterli tanık veya kayıt bulunamamıştır.
Bugün havacılık tarihçileri, “ilk kim uçtu?” tartışmasından çok, uçuşun evrimsel süreciyle ilgilenmeyi daha doğru buluyor. Çünkü uçmak, tek bir kişinin değil, birçok dahinin hayal gücünün, emeğinin ve çabasının sonucuydu. İster Leonardo da Vinci’nin çizimleri, ister Hezârfen’in efsanesi, ister Wright Kardeşler’in mühendisliği, ister Santos-Dumont’un cesareti…
Uçmak, insanlığın ortak zaferidir. Ve bu zaferin arkasında sadece makineler değil, yüzyıllar süren hayaller, deneyler ve azim vardır.