Yapılan araştırmalar, kakule özütünün ve ana bileşeni 1,8-sineolün tip I interferon üretimini artırdığını ortaya koydu. Bu moleküller, hücrelerin viral RNA ve DNA’yı tanıyarak enfeksiyonun erken evrelerinde virüslerin çoğalmasını durdurmasına yardımcı oluyor. Uzmanlara göre kakule, insan akciğer hücrelerinde bile ilaç etkisine benzer bir bağışıklık tepkisi oluşturabiliyor.
Zencefilgiller ailesine ait olan kakule, özellikle Güney Asya mutfağında yaygın olarak kullanılıyor. “Baharatların kraliçesi” olarak anılan kakule, hem tatlı hem tuzlu yemeklere aroma katmak için tercih ediliyor. Yeşil ve siyah olmak üzere iki çeşidi bulunan bitki; C vitamini, riboflavin, niasin, magnezyum ve potasyum açısından oldukça zengin.
Bir çay kaşığı öğütülmüş kakule yaklaşık 6 kalori içeriyor ve az miktarda protein, yağ, karbonhidrat ve lif barındırıyor.
Anti-inflamatuar özellikleri sayesinde kakule, ağız kokusunu gideriyor, şişkinlik ve gaz gibi sindirim sorunlarını hafifletiyor. Ayrıca kan basıncını düşürerek kalp sağlığını koruyor ve diyabet riskini azaltıyor.
Kakulenin düzenli tüketimi, tükürük üretimini artırarak ağız pH dengesini koruyor, nefesi tazeliyor ve diş eti sağlığını destekliyor. Antioksidan bileşenleri, hücreleri oksidatif stresten koruyarak vücudun yaşlanma sürecini yavaşlatıyor.
Kakule, mide ülserlerinin iyileşmesine katkı sağlarken, aromaterapide kullanıldığında vücudun oksijen kullanımını artırabiliyor. Ayrıca stres, kaygı ve gerginlik gibi ruhsal durumların hafiflemesine yardımcı oluyor.
Sindirim sistemini düzenler.
Ağız kokusunu giderir.
Kan basıncını düşürür.
Kalp ve karaciğer sağlığını destekler.
Bağışıklığı güçlendirir.
Kan şekerini dengeler.
Astım ve nefes darlığına iyi gelir.
Antioksidan ve detoks etkisi sağlar.
Uzmanlar, kakuleyi hem çay olarak hem de yemeklerde baharat şeklinde tüketmenin sağlık açısından en doğal yollar arasında yer aldığını belirtiyor.