Gökbilimciler Kara Deliklerin Oluşumunda Alışılmadık Bir Yöntem Keşfetti: Evrenin En Büyük Gizemlerinden Biri Çözülüyor

Yale ve Kopenhag üniversitelerinden bilim insanlarının yaptığı araştırma, “Sonsuzluk Galaksisi” adı verilen ve çarpışan iki devasa sarmal galaksinin merkezinde gerçekleşti. Her iki galakside de süper kütleli kara delikler bulunurken, bu kara deliklerin arasında milyonlarca güneş kütlesine sahip üçüncü bir kara delik keşfedildi. Bu tür üçlü kara delik sistemleri oldukça nadirdir ve bilim dünyasında büyük heyecan yarattı.

Kara deliklerin oluşumu konusunda iki ana teori vardır. “Hafif çekirdekler” modeli, yıldızların yaşamlarının son evresinde gerçekleşen süpernova patlamaları sonucu oluşan küçük kara deliklerin zamanla birleşerek büyüdüğünü öne sürer. Ancak bu model, erken evrendeki süper kütleli kara deliklerin hızlı ve büyük boyutlardaki oluşumunu açıklamakta yetersiz kalır.

Daha yeni olan “ağır çekirdekler” modeli ise devasa gaz bulutlarının doğrudan çökmesiyle büyük kara deliklerin oluştuğunu savunur. James Webb Uzay Teleskobu’nun gözlemleri, Sonsuzluk Galaksisi’ndeki üçüncü kara deliğin bu ikinci modele uyduğunu gösterdi. Bu kara delik, çevresindeki gaz ve tozu hızla yutarak büyümeye devam ediyor.

Bu keşifte sadece James Webb Teleskobu’nun yüksek çözünürlüklü gözlemleri değil, Chandra X-ışını Gözlemevi ve Very Large Array radyo teleskoplarından gelen veriler de etkili oldu. Bu gelişmiş araçlar, kara deliğin çevresindeki koşulları, gaz ve toz hareketlerini ayrıntılı olarak incelemeyi sağladı. Sonuçlar, kara deliğin aktif bir büyüme evresinde olduğunu ve çevresindeki kozmik maddeleri hızla çektiğini gösteriyor.

Bu olağanüstü üçlü kara delik sistemi, erken evrendeki kara delik oluşumu ve galaksi evrimi hakkında önemli bilgiler sunuyor. Erken evrendeki süper kütleli kara deliklerin hızlı büyümesini anlamak, astrofiziğin en büyük sorularından biridir.

James Webb Teleskobu’nun sağladığı veriler, kara deliklerin beklenmedik yollarla oluşabileceğini ve evrende çok daha karmaşık yapıların bulunduğunu gösteriyor. Gelecekte yapılacak gözlemlerle bu konudaki anlayışımızın daha da gelişmesi bekleniyor.